Tag Archives: masal

Ders Kodu: IPKKND101 / Ders Adı: Iss Pyar Ko Kya Naam Doon’a Giriş I

ilk

Bu yazı bir “tanıtım yazısı” olmadığı gibi “övme veya yerme yazısı” da değildir. Yazının başlığında adı geçen diziyle tanışmak isteyenler veya diziyle ilgili yorum okumak isteyenler veya dizinin eleştirisini yaparak diziyi kritik etmek isteyenler “asıl IPKKND yazısı için” lütfen danışmaya tıklayınız… 😉

Bu yazıda, Iss Pyar Ko Kya Naam Doon (Bu Aşka Ne Ad Vermeli) dizisini izlemiş olanlar veya dizinin tamamını izlemese de izlemiş kadar olanlar veya hali daha nice nice olmuş olanlar ile şerbet kaynatıp kapıda lokma döktüreceğiz 😉 Yani bu tanımlamalara uymuyorsanız konuya Fransız kalmanız kaçınılmaz olacaktır >.< Konuya Fransız kalmayanlar, bu “after party” yazısına çekinmeden giriş yapabilirler. 😀  Bilgi notu: After party yazısı ‘spoiler’ demek değildir, ‘spoilerin ağa babası’ demektir…

IPKKND dizisi, bölüm sayısı sebebiyle, görenleri hemencecik korkutan bir dizi… “Girersem çıkamam” hissiyatını iliklerinize kadar hissettiren bir dizi… Cebren ve hile ile bir şekilde başlama kararı aldığınızda da “hızlı ilerlemekle” ilgili kafada türlü türlü planlar yaptıran bir dizi… “Şöyle atlarım, böyle zıplarım ve iki dakikada bitiriveririm 50 bölümü heheyt be ne sandın yılların dizicisiyim!” diye içinizden ikna naraları attıran bir dizi… Ne var ki diziyi finallediğinizde, 398 bölümün tamamını bitirdiğinizde, şu “girersem çıkamam” hissiyatının da çok doğru olduğunu anladığınız bir dizi… Final bölümünü izleyip diziyi bitirmiş olsanız bile diziden çıkış için öyle kolay kolay vize alamıyorsunuz; uzun bir süre gümrük kapısında ‘diziden arta kalanlarla’ takılıp vakit geçiriyorsunuz… Öyle bir dizi işte… İzlemeyenler, anlayamazsınız… 😉

Dizi bitti! Oh! Lakin bu sefer de dizideki sevdiğimiz kısımları tekraar tekraaaar izleme derdi başlıyor! Ne var kiiii 398 bölüm bu gardaaş, boru değil! Oh-hoooo! Dizi kazan biz kepçe; ara ki bulasın sevdiğin sahneleri…

Diziyi kim nasıl izlemiştir bilemiyorum; şahsen ben izlerken sür’atli bir şekilde ara vermeden izlediğim için; dizi bittikten sonra hangi olay neredeydi diye hatırlamam pek mümkün olamadı… Bu noktada youtube videoları sevenlerin imdadına yetişse bile, dizinin sıkıcı kısımlarına takılmadan müfredata uygun bir şekilde “diziyi tekrar yapmak” isteyenler için; ya da dizide sevilen sahnelere ‘nokta atışı’ yapmak isteyenler için “hızlandırılmış tekrar kursu” tadında bir IPKKND Atlası oluşturmanın, bir IPKKND İndeksi yazmanın, bir İçindekiler Kısmı hazırlamanın kaçınılmaz olduğu doğdu gönlüme! 😀 Ya Allah Bismillah diyorum ve söz verdiğim üzere “dizinin ilk 88 bölümü” üzerinden yazmaya başlıyorum… 😉

“Oturayım da bi’ IPKNND atlası yazayım.” diye kolları sıvamadım tabii ki de 🙂 Diziyi izlemeye devam ederken sevdiğim sahnelerin bölüm numaralarını ufak notlarla yanımdaki cep defterine yazıveriyordum. İşte o ‘ufak notları’ burası için yeniden düzenledim…

Bir önceki IPKNND yazımda da belirttiğim gibi, ben 88. bölümden başlayıp 328. bölümden u dönüşü yaparak 1. bölüme geçmiştim. Siz böyle yapmayın, tecrübeyle sabit ki ilk 88 atlanmamalı :/

Bu bir “dizi özeti” yazısı değildir! Konu anlatılmıyor! İzleyen kişinin ‘bir kelimeyle’ hatırlayabileceği şekilde olaylardan bahsediliyor…

üst

1. BölümLucknow… Arnav’ın gözlüğü, Khushi’nin kulağı derken “Hint usulü karakter girişleri” neredeyse tüm bölüm boyunca sürüyor… Khushi ablasının düğünü için epeyce süslenmiş olarak motosikletle Arnav’a doğru yola çıkıyor. Arnav “Ben çok zenginim, biraz da sonradan görmeyim” açıklamalarını yapmış olarak defilede Khushi’yi bekliyor.(Kızı havada kapabilmek için sırt egzersizlerini de yaptı  ama montajda çıkarmışlar o sahneleri 😀 ) Dizi boyunca neredeyse 1456 kere izleyeceğimiz ‘Arnav’ın ablasının düğün günü’ flashbackinin  de ilk izlemesini yapıyoruz. Veeee 3..2..1 Kushi Arnav’ın kucağında! Varan 1! (Evet, bütün dizide ana tema olan “kucağa düşme” olayını saymaya karar verdim~.~) #KushiArnavınKucağındaVaran1 

2. Bölüm: Arnav kızı kucağından fırlattıktan sonra kafasındaki dupattayı da tek bir ayak hareketiyle çekip alıveriyor. Arnav, “Seviyene göre hata yap… Sizin gibi kızlar…” gibi çıkışlar yaparak, Khushi’ye, kendisinden âlâ öküz bulamayacağını, bu fırsatı kaçırmaması gerektiğini net bir dille ifade ediyor. Efsane olan “Daha terbiyesizleşmeye başlamadım…” repliğiyle birlikte kızın bluzunu yırtıyor hayvanoğluhayvan.

Bluz

3. ve 4. Bölüm: Tapınak… Arnav’ın kafasında beyaz yemeni, Khushi’nin boynunda beyaz dubatta. “Khushi’nin eğitimli dupattalarının Arnav’a dolanma serisi”nin açılışının yapıldığı bölüm… Khushi, Arnav’ın ağzının otunu vermek niyetiyle yolunu kesiyor ama ne hikmetse misyoner tebliği ile babanne nasihati arasında gidip gelen bir konuşma yapıyor adamcağıza… (Kendi ayağıyla tapınağa gelmiş adamı durduk yere şirke zorladı ya hadi neyse ~~)

7. Bölüm: Arnav’ın da dediği gibi: “Delhi’ye gelir gelmez doğrudan benim arabama mı çarptın uyduruk motosikletinle?” Trafik kazası ve arkasından gelen söz dalaşı… Arnav’ın değişmeyen “Sizin gibi kızlar…” repliği. (Kushi de o kadar tanrıdan söz edeceğine bi’ diyemiyor ki; ‘Bizim gibi kızlar derin yara olmuş sende, demek zamanında iyi oymuşlar seni ki unutamamışsınasdfghjklş)

9. bölüm: Khushi Arnav’ın evine ilk kez giriyor. Arnav da evde olmasına rağmen gölgelerin gücü adına birbirleriyle karşılaşmıyorlar…

14. Bölüm: Arnav’ın ofisindeki yangın söndürme fıskiyelerinin çalışmasına sebep olan Khushi; bu olayın hemen akabinde, Arnav’ın arabasının üstünde piknik yaparken Arnav’a enseleniyor. Arnav yine “Senin gibi kızlar…” çıkışı yapıyor. Khushi’nin eğitimli dupattası Arnav’a yetişemeyince Arnav’ın arabasına dolanıveriyor. Arnav dupattayı yırtıveriyor.

16. Bölüm: İşe girdiği ofiste patronun kim olduğunu hâlâ bilmeyen Kushi’yi Arnav tam da kendi çalışma masasının altında sobeliyor. (Şimdi yani Allah için doğruyu söylemek lazım; ilk bölümden beri adam nereye gitse bir şekilde adamın burnunun dibinde bitiyor Khushi. Normalde olsa kızın tam hasta-manyak bir stalker olduğunu söyleriz ama dizi işte diyemiyoruz 😀 ) Arnav kızı camdan aşağıya atıyor, atarken bir de “Ne de olsa düşmek senin fıtratında var!” diye laf sokuyor. (Bence, kız bu sefer kucağına düşmedi diye bozuldu, ondan böyle laf sokuyor 😀 ) Kovulmayı hazmedemeyen Khushi Arnav’a meydan okuyor. Khushi’nin meydan okuması çok zayıf ve temelsiz olmasına rağmen; Arnav’ın bu başkaldırıyı bastırması saniye sürmeyebilecekken; Arnav, tavuk kümesinin kapısını açık görmüş gebeş sansar gibi götüm götüm yanaşıyor Khushi’ye ve 15 günlüğüne kızı kendine köle eden sözleşmeye zorla imza attırıyor. (Çakaaaal, bir de kıza gazla çalışan cihaz muamelesi yapıp “yoksa korkuyor musun” ayağına verdi gazı, verdi gazı!) Meşhur “Welcome to hell!” repiğini de söyledi rahat etti…

masa

19. Bölüm: Khushi’nin ofisteki kölelikte ilk günü. İlk iki iddiayı Khushi kazanıyor. Ofisteki yangını Khushi’nin çıkardığını öğrenen Arnav “Bir yemin ettim ki dönemeeem” diyerek Khushi’yi kovamıyor. Khushi, annemin deyişiyle, kuru göllerde boğularak yine düşmeye yeltenir, bir “tutmasaydım düşüyordun” sahnesiyle Arnav bilekten yakalıyor Khushi’yi.

22. Bölüm: Khushi ofiste ‘takvim çekimi’ için kırmızı sari giyiyor. Veeeeee işte; İlk RabbaVeeee çalıyor, Arnav ilk ‘hattan düşme’sini yaşıyor 😀 (Khushi’nin şalları kesinlikle eğitimli. Sarinin şalı bile Arnav’ı görünce düşüverdi ama bu sefer uzanıp da Arnav’a dolanamadı, kısa geldi herhalde sari şalı.)

24. Bölüm: Otoparktaki yağmur sahnesi.  Arnav Khushi’yi arabadan kurtarmak isterken ‘sarılıveriyor’. Yağmur altında uzun uzuuuun RabbaVeeee… Kushi’yi yağmur altında it gibi bırakıp giden Arnav, arabasından kendini dışarı atıp: “İlk defa bir şeyleri yanlış yaptığımı hissediyorum. Her ne yapıyorsam haklıyım. Öyleyse neden devamlı onu düşünüyorum, sürekli onun yüzünü görüyorum? ASR hiçbir kızı umursamaz!” (Yiğidi öldür hakkını yeme demişler. Kırmızi sari olayı ile otoparktaki yağmur olayı dizide aynı gün gerçekleşiyor. Yani adama daha ilk seferde dayamışınız yüksek doz RabbaVe’yi, sapıtması normal. İyi bari eli ayağı kesilmedi çocuun 😀 )

25. Bölüm: Khushi sabah sabah Arnav’ın evine evrakları götürüyor. Arnav havuzbaşında çiçekleri sulamaktadır. (Manzaraya kop gel ><) Khushi yine düşmeye kalkıyor ama Arnav yine “tutmasaydım düşüyordun” sahnesiyle yakalıyor kızcağızı. RabaaaaVee… Kahvaltı masasında aynı anda hapşırma olayı… (“Tutmasaydım düşüyordun” sahnelerini ‘kucak’tan saymıyorum ama saysa mıydım ki?)

28. Bölüm: Arnav Khushi’yi harabe binadan kurtarıyor. Lakin Khushi, çakma superman Arnav’a görüp görebileceği en büyük atarı yapıyor. Veeee tıp tarihine geçecek şekilde Khushi’nin sadece belden yukarısı bayılıyor! RabbaaaaVeeeeee (Kız az daha ölüyordu, eli-kolu kanlar içinde kalmış; herif hâlâ RabbaVe derdinde O_o#KushiArnavınKucağındaVaran2 (Direk kucağına düşmedi ama olsun.)

Ve benim bu dizide en sevdiğim detaylardan biri olan şu olayın ilk seferi: #KhushininEliArnavınYakasında1 (Khushi’nin bilinci yerindeyken şalları Arnav’a yapışıyor olabilir ama kızın bilinci kapandığı an bizzat kendisi yapışıyor herifin yakasına 😀 )

33. Bölüm: Khushi Arnav’a, Arnav’ın evinde, istifa konuşması yapıyor: “Senin sayende değil sana rağmen iyiyim!” 😀 (Khushi’nin ikinci ve son sağlam atarı bu! Bundan sonra daha da böyle çemkiremiyor Arnav’a. Ee tabii ki bu atarının sağlam olmasının temel sebebi, bu sefer tanrı konusuna hiç girmemiş olması.) RabbaVe çalındı ama pek yeri değildi sanki 😉

37. Bölüm: Bilmem ne festivalinden dolayı herkes tapınakta. Khushi ve Arnav ellerinde tepsi varken çarpışıyor. Yine “tutmasaydım düşüyordun” sahnesi. Tepsideki kırmızı boya ikisinin üstüne saçılıyor. Khushi’nin şalı Arnav’ı görünce yine harekete geçiyor 😀 Arnav istifa günüyle ilgili bi’şeyler demeye kalkıyor ama Khushi bizim oğlanı oracıkta sıcak tezek gibi yığıp bırakıyor. 😀 Bütün ahali ağacın altında çaput bağlayıp maneviyatta level atlar iken; afallamış olan Arnav uzaktan uzaktan, ibadet eden Kushi’yi kesiyor. (cıkcıkcık günah oğlum ayıp 😀 )

38. Bölüm: Tapınaktaki çarpışmanın etkisi ile evinde arpacı kumrusu gibi düşünen Arnav: “Eskiden konuşuyor diye rahatsız oluyordum, şimdi ise suskunluğuna neden tahammül edemiyorum? Bana neler oluyor?

40. Bölüm: Yine bilmem ne seremonisinden dolayı herkes tapınakta. (Khushi’nin de dediği gibi, dinsiz Arnav da niyeyse tapınaklardan çıkmaz olduasdfghj) Khushi oruçlu diye bayılmaya kalktı ama bu sefer belden yukarısı bile bayılamadı. Tıpkı bir vals sahnesiymişçesine kendisini geriye doğru atıp Arnav’ın elini yakaladı 😀 Ama neyse, sonuçta kombo yaptılar: Hem #KushiArnavınKucağındaVaran3 hem de “tutmasaydım düşüyordun” sahneleri peş peşe yaşanıyor… Orucunu suyla bozdurdu diye kendisine çemkiren Khushi’ye Arnav: “Yürümeyi öğren sonra konuş!” (Adam haklı beyler dağılın 😉 )

2014-05-10 031

41. Bölüm: Put önünde tepsi çevirmece, herkesin gözü önünde al gülüm ver gülüm oynamaca 🙂 (Khushi, Arnav’ın Lazanyaya oruç açtırdığını görünce bildiğin kıskanıyor arkadaş ya. 🙂 Ne çabuk.)

45. Bölüm: Khushi “Arnav’la hesaplaşmam bitti, artık rahat etmem gerekirken sanki arkada orada çok önemli bir şey unutmuşum gibi…” diyerek pazar günü putunu almak için ofise gidiyor. Ofisin deposunda, olmuş bir armut gibi, gökten Arnav’ın kollarına düşüyor. #KushiArnavınKucağındaVaran4 (Arnav önce putu yakalamış olabilir ama sonuçta ha Khushi’yi yakalmışsın, ha putunu yakalamışsın; adam akıllı, bonus topluyor 😀 ) (Khushi’nin eğitimli şalları, uzun zamandır Arnav’ı görmediklerinden olsa gerek, depoda anakonda gibi dört bir yandan sardılar herifi 😉 )

46. Bölüm: Arnav kabusu! Kapıyı kırdı, telefonu kırdı, kızı duvara yapıştırdı O_o Khushi’nin tüm korkmasına rağmen “Önce kapıyı aç, sonra konuş!” şeklinde inat etmesi: Bingo! Khushi: “Seni dinlemeyeceğim. Benden de konumumdan da nefret ediyorsun değil mi?! Mutlu ol! Sonsuza kadar gidiyorum buralardan!” Heeheeeey heheheeeyy Rabbaaaaveeeeee Rabbaveeee…

48. Bölüm: Arnav, aşkı anlatan ablasına: “Dediğin gibi bir aşka düşersem onu kendimden uzak tutarım; çünkü ben beynimle yaşarım.” diyor. Ablası: “Nefes alamazsın.” diyor 😀 Eniştesinin tavsiyelerini dinleyen Arnav Kushi’ye yaptığı zulümleri hatırlıyor…Lavanya’nın konağa  girdiği bölüm.

49. Bölüm: Konaktaki yemek masasında Khushi’nin adı geçiyor ve kamera zoom yapıyor: Kızcağıza karşı niyeti bozmuş olan iki erkek, enişte ve Arnav! (Ahahhah manzaraya bak yaasdfghjklşi, hooşt köpek!)

50. Bölüm: Ablasını tapınağa getirme bahanesiyle Kushilerin muhite gelen Arnav, Khushilerin kapısına kilit vurdukları evin önünü pişmanlıktan dilek ağacına çevirecek, az kaldı 😀

55. Bölüm: Arnav, Khushi’yi hatırlatan incileri fırlatırken: “Kaybetmeyeceğim, artık sadece ismi var! Devamlı onu düşünüyorum, görüyorum. Büyüledi sanki.” Khushi partiye sipariş hazırlıyor.

57. Bölüm: Khushi’nin Arnav’a yaptığı “Sonsuza kadar gidiyorum buralardan!” atarından sonra kalkıp adamın gardırobunun içinden çıkması!!! (Yani Arnavcık da n’apsın artık, kendini nerelere vursun. Kızı köyde biliyor, kız gardırobundan çıkıyor, hem de cam kapaklı gardropda ahahhaa) Üstelik Khushi doloptan çıkmaya çalışırken yine bir “tutmasaydım düşüyordun” sahnesi var 😀

Havuz başında, ilk köşeye kıstırmaca… “Terbiyesizlik ediyorsun!” “Çünkü bir tek terbiyesizlikten anlıyorsun!” O_oO zaman da çaresizdim şimdi de çaresizim.” Khushi halhalını koyverdi de gitti 😀 (Şu damat olayı bütün “ilk buluşma” heyecanını dağıtıyor püff 😦 )

59. Bölüm: Büyükannenin Khushi ile Lavanya’yı kıyaslaması… Ama höğh yani o nasıl kıyaslama asdfgh ‘Eşeğin kulağına su kaçırmak’ dedikleri bu olsa gerek…

61. Bölüm: Ablandan daha değerli kimse yok mu?’ sorusuna “hattan tamamen düşerek” cevap veren Arnav’a ‘wuuuuğğhuu’ diyorum! (Yavaş gel de yanların ağrımasın 😛 Ne çabuk sevmiş la 😀 )

63. Bölüm: Büyükanne, ‘Khushi’yi evde işe alma’ fikrinin tohumlarını Anjeli’nin bilinçaltına ustalıkla ekiyor. “Arnav, orjinal Hint kızını görünce çakma kızla aradaki farkı anlar.” diyor yaşlı başlı teyze 😉 Arnav parti tatlılarının zararını karşılıyor lakin Khushi’yi evdeki ilk iş gününde elektrikler de gitmişken görünce dumura uğruyor ve ilk kelimesi: DEFOL!

65. Bölüm: Arnav kovduğu Khushi’yi parayla geri getirtir, ama kızın önündeyken yedi sülalesinden bir güzel azar yer 😛 Arabadaki emniyet kemeri sahnesinden sonra, dizi boyunca Arnav’dan bol bol duyacağımız şu talihsiz repliğin ilk söylenişi: “Her şey senin yüzünden!“… Khushi, ablasının dizinde ağlayan Arnav’ın içindeki insanı ve sevgiyi görüyor… (Şahsen ben göremedim, Khushi öyle dedi diye yazdım -.-)

66. Bölüm: ‘Köyden indim şehre’ modunda takılan Khushi, Arnav’ın ‘birlikte yaşadığını’ öğreniyor ve -ne haddineyse artık- bayaa bir yaygara yapıyor. “Arnav’la konuşmak hoparlörün önünde konuşmak gibi!

67. Bölüm: Arnav, Khushi’nin konakta işe girerken “Arnav’ın suratını görmeme” şartı koyduğunu öğreniyor. (Muhahhaha! 😀 Ne bozuldu ama kerkenezzzz)

68. Bölüm: Bilmem ne töreni için baharat almaya çıkan Arnav telefonda Khushi’yle tartışıyor. Eli kolu tören eşyalarıyla dolu olan Arnav’ın kucağına, kapıdan girer girmez, bir adet Khushi düşüyor. #KushiArnavınKucağındaVaran5  Arnav yine “Para ödeyin, bunun gibi kızlar o zaman mesaiye kalır!” çıkışı yapıyor. “Güzel hayatım boşa harcanıyor.” 😀

70. Bölüm: “Koldaki tereyağ” işaretini kabul etmeyen tanrıtanımaz Arnav’ı binbir türlü dolap çevirerek ayine getirten Khushi’nin işgüzarlığı…

71. Bölüm: Gece geç saatte Khushi’yi eve bırakan Arnav Khushi’ye güzeelce hesap soruyor. Khushi çok cırlayınca da arabadan atıyor. (Arnav’a da hayvan mayvan diyoruz lakin ben olsam bu kadar hadsizliğe, densizliğe karşı arabadan atmakla yetinmeyip arabayla üstünden de geçebilirdim. Ama Arnav yine gitti çamur içindeki Khushi’ye elini uzattı yane, aşk işte O_o Khushi buralarda cidden çok sinir bozucu.) Aklı Kushi’de kalan Arnav olay yerine tekrar geri dönüyor ama nafile…

72. Bölüm: Khushi intikam serisine geçiyor… (Söylemezsem çatlarım: Arabanın benzin deposuna şeker koyarsanız araba aynen çalışmaya devam eder, hatta performansı artar bile. Diğer bilgiler şehir efsanesidir.)

73. Bölüm: Arnav aksiliklerin kaynağını çözüyor ve intikam yeminini ediyor: “Yine nereden geldiğini unuttun alçak zihniyet, öyle bir hatırlatacağım ki!” (Ben Arnav’ın tarafını tutuyorum. ~.~)

74. Bölüm: Arnav, odasına kırık laptop getiren Khushi’ye hatırlatmayı yapıyor: “İhanet kalıtsal. Hizmetçiden özür dilenmez!” (Bu oğlan böyle kibirlendiğinde biri de çıkıp şuna ay götüm demiyor ya…içimde kalıyor…)

75. Bölüm: Şiddetli sağanak halinde hakaret yağdırdığı Khushi’ye kıyıdan kıyıdan yanaşmaya çalışan Arnav, Khushi tarafından, sıcak çayla göğsünden haşlanıyor. Kushi,  havuz başındaki Arnav’ın yanına gidiyor ve yediği tüm herzeleri ağlaya zırlaya itiraf ediyor; bir yandan da ne kadar salyası sümüğü varsa dupattasına siliyor. O_o  Arnav gülümseyerek izliyor.

76. Bölüm: Lavanya ve Khushi keçi vasıtasıyla yakınlaşıyor. Khushi: “Sizin birlikteliğiniz için her şeyi yaparım, bu benim işim.” Kulak misafiri olan Arnav… Arnav’ın yanağındaki izi silen Lavanya; kıskanan Khushi… RabbaVeeee 🙂 (İlişkilerin etik kalabilmesi için Arnav’ın bu bölümlerde Lavanya’dan ayrılması gerekirdi ya hadi niysaa -_- )

77.  ve 78. Bölüm: Kısa bir süre için bile olsa Khushi hırsızlıkla suçlandığı için vicdanı rahatsız olan Anjali, Arnav’a, ‘Khushi’ye başından beri anlayışsız davrandık.‘ deyince içi titreyen Arnav’ın yanık göğsünde Khushi patlar! Khushi’nin küpesi adamın göğsüne takılır, sonra da sümüklü şalı adamın gömlek koluna takılır: RabbaVe’nin dibi artık! (‘İyi misin?‘ diye soran Arnav’a şok olarak bakan Khushi’ye soruyorum: Adam 2 saattir gözlerinde yüzüyor, adeta içine düştü de şimdi buna mı şaşırdın bacım ya asdfgh!)

Duvağı kim kafana örterse o, senin kocan olur.” düsturuyla Arnav’ın dötünün kılı gibi davranmaya başlayan Lavanya vesilesiyle duvak Khushi’nin başında patlıyor. (Pembe duvaklı Khushi‘yi görünce Arnav o kadar güzel hattan düşüyor ki herife ettiğim evvelki hakaretlerimi şimdilik geri alıyorum 😛 Lakin duvak muvak ayağına kızı bakarak eskittin be Arnav. Biraz az bak bari de yarına da kalsın 😀 İnsan bu da nihayetinde kalbi tansiyonu felan vardır…)

İki kız konakta basbaya fantezi dünyası oluşturdular: Yatakta, Arnav’ın fotosu ellerinde iken, müzik eşliğinde dans ederek yastık savaşı yapan kızlar… Ve bu “koşarken obua çalan kızlar“ı basan Arnav: “Bu orta sınıf kızla yaşıyor gibi davranıyorsun!” (Egoya gel! Adamı ikna etmek için evde maaşlı eleman çalıştırıyorlar. Evlenmezsen evlenme len! Sana iyi bi’ sopa çekseler bunlara hiç gerek kalmaz ya niysa. Gerçi bu dayak işini ilerde damat hallediyor değil mi 😀 )

Arnav Lavanya’dan evlenme teklifi alır. Fakat Lavanya, dünyanın en saf-salağıymış gibi, ağzından Khushi’yi düşürmeyerek eder teklifi… Khushi’nin annesi ve babası geldi.

79. Bölüm: Evlenme teklifi sebebiyle çıldıran Arnav Khushi’nin evini arıyor. Lakin Kushi yine onun lafını dinlemiyor 😀 Sonra da Arnav Lavanya’yı reddedip Khushi’den intikam yemini ediyor. Evin içinde Khushi’yi sıkıştırıp azarlamak isteyen Arnav’ın mutfakta suratına un kovası patlıyor. Arnav’ı atlatmak için konağın salonunda bayılma numarası yapan Khushi’ye şapşal gibi su götürüyor Arnav 🙂  (Lavanya’nın Kushi’ye ‘Arnav bana değil sana kızgın‘ demesi kişisel saflıklar-saçmalıklar tarihine geçebilir.)

80. Bölüm: Arnav evde kimse yokken Kushi’yi havuz başında sağdan soldan çeviriyor. Güzel güzel sırasıyla hakaretlerini ediyor. Cesarete gelen Khushi yine saçma sapan tanrı-evlilik dırdırlarını yapıyor. (Kızım adam gibi cevap verip yığ şunu olduğu yere yahu, nedir böyle seksenlik neneler gibi tanrı da tanrı!) Khushi “Karaktersizsin!” deyip yürüyüp gitmeye kalkar ama Arnav yeni(?) bir bilek koparma sahnesiyle Khushi’ye karaktersizin kelime anlamını öğretmeye kalkınca Khushi ağlar. (Onu yürek yemeden önce düşüneceydin caanım -.- ) Khushi’nin mor bilekleri… (Dizideki erkek şiddetinden içim şişiyor he…yeri değil işte susuyorum) Akıllara ziyan elektrik kesinti sahnesi… Arnav’ın düşen kızı değil, mum tutan kızı kurtarması… (Böyleceeee “Arnav’ın kucağına düşme hakkı“nın öyle herkese verilmediğini, tapusunun Khushi’de olduğunu öğreniyoruzzzz 😀 )

81. Bölüm: Yarım kaldığını sandığımız ‘tapınaktaki kuş bırakma sahnesi’… (Hintli senaristler kurgu yapmışlar, yani Hint dizi senaryolarını robotlar yazmıyormuş asdfghjklş…) Khushi’nin, Arnav’ın odasına gidip, Arnav’a ana-babası için yaptığı anlamsız başsağlığı çıkışı… Arnav’dan “Sen beni anlayamazsın!” temalı fırça seansı… (Ne bağrıyorsun be kıza!) Fırçayı yiyen Khushi ağlayınca: “Bu numaralar bana sökmez, maaşını artırmam.O_o

82. Bölüm: Arnav, Khushi’nin yetim olduğunu Anjali sayesinde kendinden iğrenerek öğrense de henüz bir şey yapamadı… (Baba-anne-Shyam sahneleri arttığı için bölümler hıphızlı ilerliyor 😉 )

83. Bölüm: Arnav Kushi’den özür dileme pratikleri yaparken pambık gibidir ama yine de özür dileyemez… Khushi işe gelmez… (Pencerede bekleme sahnesi ekleyeydiniz de az keyifleneydik 😀 ) Telefonda Khushi susmaz ki Arnav konuşsun… Arnav Lavanya’ya artık it gibi davranıyor. (Onun da niyeyse zinhar gıkı çıkmıyor. Lavanya’ya ilk cemre hâlâ düşemedi!)

84. Bölüm: Parti alanındaki çardakta Khushi hayat hikayesini anlatıyor; Arnav da kızın kollarını morarttıktan sonra ilk özrünü diliyor. Khushi’nin deyişiyle: “Bu bir özür mü yoksa altın madalya mı?”

85. Bölüm: Khushi’nin morarmış kollarını saklayan dupatta Arnav’ın dosyasına takılarak açılıyor; Arnav ikinci özrünü diliyor.

86. Bölüm: Khushi Lavanya’yı gelin kılığına sokup Arnav’ın odasına koyuyor ve böylece çifti birbirine düşürmüş oluyor. (Kendi de odada kalıp gitmiyor, bir de köşeye sandalye atıp izleyeydin bacım.) Lavanya evi terkedince Arnav’dan Kushi’ye: “Hepsi senin yüzünden…

88. Bölüm: Khushi, Arnav ile Lavanya’yı barıştırmak için ofiste Arnav’a yalvarırken ağlıyor. Arnav: “Bu kızın gözyaşları neden beni rahatsız ediyor! Damn it!…” Khushi, Lavanya’nın adına, Arnav’ın ofisini yeşillikle doldurup bir de intihar notu iliştirince çiftimizi barıştırıveriyor. Lakin çiftimizin kavuşma sahnesinde gözyaşlarını tutamıyor ve bu zamansız akan gözyaşlarına hem Arnav hem de Kushi’nin kendisi bir anlam veremiyor… 😀

89. Bölüm: Khushi Arnav’ı görünce kulakları duymaz, gözleri görmez oluyor… Tek gördüğü Arnav, tek duyduğu ise kalbinin sesi 🙂 Khushi’nin göz kırpmalarına maruz kalan Arnav’ın feleğinin şaşması… 😀 Arnav salonda gazete okurken Khushi’nin arkadan yanaşıp yanaşıp durduğu sahne 😀  

90. Bölüm: Bilmem ne ayini için konağa doldurulan çocuklarla körebe oynayan Khushi Arnav’ı ebeler 😀 (Lakin Khushi bu bölümde Arnav’ı cidden delirtti, adam bu bölümde de tiskinmediyse bu kızdan daha da tiskinmez 😀 )

sarı

**88 bölümü düz hesap olsun diye 90’a tamamladım; işin benden yana olan kısmını bi-tir-dim miiii bitirdim elhamdülillah! Zira bu yazıyı yazıp taslaklara atalı neredeyse 10 ay olmuş O_oBugünün işini yarına bırakmak” konusunda lisans derecesi yapmışım adeta…

**Aradan geçen bunca zaman sırasında “dizinin hastası olan izleyiciler” kategorisinden ne zaman ayrıldığımı anımsamıyorum… Lakin, şimdi yazıyı yayınlamadan önce, yazıya tekrar göz atarken bazı bölümleri gidip yeniden izledim filan… Güzelmiş be, eğlendim yeniden 😀 Yani diyorum ki…

…yarım kalmasın, amme hizmeti olsun, MİM OLSUN, temiz olsun…

Bu sebeple:

__Dizinin geri kalan bölümlerini “atlaslandırmaları” için; bu diziyi izlemiş olduklarını bildiğim blog yazarlarından Miss Nefertiti‘yi, Kore Delisi‘ni ve Bunu Sevdim‘i mimliyorum. Eğer diziyi izleyen başka tanıdığınız-bildiğiniz blog yazarları varsa haber veriniz efenim, davet açıktır…

__Yazmak için 90-100 bölüm kimisine çok gelebilir; o sebeple: 40 bölümün altına düşmeyelim ki ‘tuz parası’na dönmesin, 100 bölümün üstüne çıkmayalım ki ‘başkasına da kalsın’… 😀 Yazmaya karar verenler, niyetlendikleri bölüm aralığını aşağıya not düşerlerse tekrara düşülmemiş olur. (Bir tam tur dönüldükten sonra tekrara da dönülür belki kim bilir 😀 )

__Şahsen en başta niyetim sadece ‘olayları hatırlatan anahtar kelimeler’ kullanıp “gerçek bir dizi indeksi” yazmaktı; ama yazarken resmen çenemi tutamadım, beceremedim… Yazdığım 90 bölümü bir karışlık sayfaya da sığdırabilirdim aslında ama…olamadı işte… ;( Artık herkes kendi üslubunca…

__İndex’i yazacak olan sevgili blog yazarları;                  #KushiArnavınKucağındaVaran5 ve #KhushininEliArnavınYakasında1 etiketlerini kaldıkları yerlerden sizlere emanet ediyorum 😀

Veda Notu:

Bütün diziye bakıldığında; en aşksız, en heyecansız, en eğlencesiz kısımların benim payıma düştüğünü görüyorum açıkçası… Ben de isterdim; Kushi’nin ablasının evlendiği bölümleri ya da Arnav’ın Khushi’nin peşinde kuyruk gibi gezdiği bölümleri v.b. bölümleri yazıp çayda çıra oynamayı… Tüm eğlenceli kısımlar size kaldı, kıskançlıklarımı sunup ardından da “nasip” diyerek susuyorum 😉 Kendime bir “bonus bölüm” hediye ederek hem hevesimi alıyor hem de veda ediyorum… Eyvallah 😉

Bonus Bölüm “174. ve 175. Bölüm”: Beni çok mu özledin; beni çok mu merak ettin, hımmmm demek öyle…” cilveleriyle Khushi’yi devamlı köşeye sıkıştırmaya çalışan Arnav, Kushi’nin elindeki kınada “A” harfini de görünce eğlence zirve yapıyor ve tam seyirlik oluyor 😀 Tüm bunların üstüne Khushi ablasının bileziğini havuza düşürüyor… Havuzbaşının ıssızlığından faydalanıp, iddia middia ayağına Khushi’yi daha da köşeye sıkıştıran Arnav’ı bir sonraki gün aynı yerde, hem de herkesin gözü önünde, bu sefer Kushi köşeye sıkıştıyor 😀 Böylece Arnav’ın ablasına ve ninesine de ilk cemre düşmüş oluyor elhamdülillah 😛  

**DEV GİBİ BİR EDİT**: Ben bu yazıyı yayımlayalı 7 ay olmuş… 7 ay çok uzun bir süre olmasa da  bu zaman zarfında köprünün altından ne sular akmış ne gemiler geçmiş neler neler olmuş… Iss Pyaar Ko Kya Naam Doon dizisinin namı diyar diyar gezmiş dolaşmış da Türkiye’de de kendine ses bulmuş bile. IPKKND dizisi Türk kanallarında yayınlansın diye dizinin fanları evvelden epey etkinlik yapmışlardı zaten. Kendilerine direk müracaat edilmiş olmasa da, bu uzaklardan gelen RabbaaVeeee nidalarına kulak veren Türk kanalı KANAL7 olmuş. IPKKND dizisi, BİR GARİP AŞK ismi ile hafta içi her gün saat 16:00’da Kanal 7 de Türkçe dublajlı olarak 9 Kasım 2015 tarihi itibari ile yayınlanmaya başlamış bile. Diziyi Türkçe dublajlı olarak Bir Garip Aşk adı altında takip etmek-izlemek isteyenler dizinin resmi sayfası için şuracıktan tıklayabilirler:) İyi seyirler Türkiye, haydi Rabbeve’niz bol ola…    

Ben dizinin aslını izlemiş biri olarak ve normalde de filmleri-dizileri orjinal dillerinde izlemeyi seven biri olarak şahsen dublajlı halini takip etmeyeceğim. Amma velakin dizi Kanal 7 ekranlarında bildiğin HD yahu! Görünce gözlerim açıldı resmen 😀 IPKKND dizisinin sevdiğim sahnelerini HD olarak, hem de büyük ekranda, Bir Garip Aşk adı altında izlemeye elbette tavım 😉

**Dedikodu Editi**: “Dizi çok aldı yürüdü, önünü alamadık” diyen Hint yapımcılar diziye, dizinin orjinal oyuncularıyla, özel bir bölüm çekmektelermiş şu günlerde… Olur yani bence, çok da güzel olur 😀 😀

son dans

29 Yorum

Filed under Diziler yola çıktı geliyor...

KURT MASALI

poo

  • Bu bir film tanıtım yazısı değildir; ama okunduğu zaman maalesef, önlenemez bir şekilde, filmi tanıtmış olur.
  • Bu yazı filmin senaryosuyla ilgili spoiler içermez; ama bol bol duygusal spoiler içerir. (Yine de görsellere dikkat!)

Havanın sizi dışarı davet edecek ısı ve ışıklandırmada olmadığı bir gün… Zaten 11:oo sularında uyanarak günü iç etmişsiniz. Sırayla kardeşten,  anneden, babadan gelen “Ooo Toprak İşçisi nihayet uyanmışsın, biz seni…” diye başlayan esprileri, alayları, sataşmaları dinlemişsin. Kahvaltıydı, yüzünü yıkadındı kuruladındı derken saat olmuş 15:00. Sorumlulukların var, masaya oturup çalışman gerekiyor. Masaya oturduğun an, masa tam da karnından baskı uygulayarak seni itiyor, “Kalk git başımdan!” diyor. Kalkıp gazeteye yöneliyorsun  ama pazar günü olması sebebiyle gazetenin devamlı “ek doğurması”nı saçma bulup bu fikri bulanlara saydırıyorsun: “Ne yani, tüm pazar günümüzü sizi okumaya mı ayıracağız!” Gazeteleri de bırakıp kalkıp yürüyorsun ama daha ne yapacağına karar veremeden “ev bitiyor”. En nihayetinde canın sıkılıyor işte be kardeşim.

İşte canımın böylesi sıkıldığı bir günde izledim bu filmi. Ama bu sıkıntı bir ruh sıkıntısı değildi; sadece hayata dair sorumluluklarımı yerine getirmeden önce biraz neşemi bulmak istiyordum. Madem çalışacağım “önce yakıt” diyordum, “aç ayı oynamaz” diyordum, diyordum da diyordum…

Gidip abimi kontrol ediyorum bir kez daha -bazen çok eğlenceli olabilir kendisi-, ama onun depoda bolca yakıtı olmalı ki ekonomi raporları arasında çoktan kaybolmuş bile.

Odama geri dönünce bilgisayarıma bakıp “Hadi gel de efendine biraz masal anlat” diyorum.

Film izleme listemde ki sırada olan film “A Good Rain Knows”; ama filmin afişinin, oyuncularının “Bu Bir Romantikli Dramdır!” uyarısını net ve yoğun bir şekilde verdiğini görünce filmi hiç tıklamamış gibi yaparak bir sonraki filme bakıyorum: A Warewolf Boy.

süt

Nam-ı diğer: Süt

Konusuna bakıyorum: Kurt diyor, bıkkınlıkla püff diyorum; aşk diyor, aman ne yüce   deyip gözlerimi deviriyorum. Korku-komedi-aşk  zorlama/saçmalama senaryolarından  biri sanıyorum. Bir de filmin afişinde ki çocuğun bizim “Süt”(1) olduğunu fark edince “Daha neler, Süt’ten kurt mu olurmuş be” diye daha da yadsıyorum filmi. Zira alışmışız vampiri oynayan oyuncunun vampiri, kurdu oynayan oyuncunun da kurdu andırmasına… Yorumların birazını okuyunca izlemeye karar veriyorum; çünkü söylenenlerin ortak noktası bildiğimiz kurt-kız aşkı olmadığı yönünde…

Ve üstüme battaniyemi alıp, köşeme kıvrılıyorum; beynimin “masal dinleme” dalgalarını açıyor ve diğer dalgaları omurilik soğanıma doğru baskılıyorum… 

Film başlıyor…

Filmin afişi maalesef klişe olmaktan uzaklaşamamış.

Filmin afişi maalesef “klişe olmanın” tanımını yapıyor adeta.

Film biraz geçmişe biraz geleceğe giden kurgulu bir yapıda, ama hikayenin sırrını kurgulu filmlere özgü bir şekilde “Dur daha öküzün büyüğü ahırda duruyor!” diyerek bizi süründürmüyor. Paat diye “İşte öküzümüz bu!” deyiveriyor. Biz de heyecana, gerilime gark olmadan yavaş yavaş filme dahil oluyoruz.

  Kötü adam giriyor perdeye, kahramanımız hiç sevmiyor bu adamı, orası belli ama biz de hiç sevmiyoruz, tiksiniyoruz şahsın sıfatından da varlığından da! Gitse de gelmese! Ama masal bu, kötü kurt olmazsa büyükanneyi nasıl kurtaracak kırmızı başlıklı kız…

Kötü adamın perdeden çıktığı sahnelerde bizim Süt ile kahramanımız birlikte eğleniyorlar, bizde eğleniyoruz; gülüyorlar bizde gülüyoruz; dertleşiyorlar bizde dert almış kadar oluyoruz, nefret ediyorlar birilerinden bizde nefret ediyoruz onlarla birlikte!

Masal bu ya, mekan yok, zaman da yok! Ülke belli ama terk edilmiş bir köy… Zaman aralığı belli ama başlangıç noktası da sonu da belli değil zamanın… Zaten olması gereken de böylesi. Masal tam olarak; evvel zaman içinde kalbur saman içinde, pireler berber, develer tellâl iken ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken… minvalinde ilerliyor.

Sonrasında, alıştığımız fantastik holiyvud filmlerinden biliyoruz ki, kurt ile kız aşık olmalı… Kurt kıza yanlışlıkla zarar vermeli… Zaten bu  tarz hikayelerde ki aşkın üstünlüğü de her zaman aşkın imkansızlığından ileri gelirdi.

Ama beklenen olmuyor; aralarında güçlü bir sevgi bağı oluşuyor ama aşk değil bu, en azından aşk denilince akla ilk gelen şekliyle değil… Derin bir bağlılık var ama şehvetten yoksun… Süt kılığındaki kurdumuz, dostluğun kitabını masaldaki tüm insanlar için yeniden yazıyor sadece kız için değil.

        “Şu dünyada yüzde yüz saf aşk diye bir şey var mı? Aşk toplu bir kavramdır. Kişinin dış görünüşü, bilgi düzeyi, kalbi, karakteri… Bunlardan sadece birine aşık olunabilir mi? Aşk bunların hepsini içerir. Ama bu dile dökülmez insanlar tarafından, herkes sahip olduğu aşkın toplama değil de saf aşk olduğuna inanır…”(2)

İşte bu yüzden saf aşkın da, saf dostluğun da, saf bağlılığın da hayalini kuran insanoğlunun sözcüleri; kalkmış kuşu konuşturmuş insan ile… Sadakatin kitabını köpek ile yazmış masallarda… Saf aşkı insana yakıştıramadığından dolayı, kurdu insan kılığına sokup ona insanı insandan çok sevdirerek, bize kurttan insanlık hikayeleri dinletmiş; biz de adını fantastikli masal koymuşuz…

Fairy_taleBence, sonra holiyvud bozdu bu masalları, kurdun kuşun insan kılığına girip insanı sevmesini aldı “sex her zaman satar” ilkesiyle sardı sarmaladı. Bu filmin diğer “kurt-kuzu aşkı” konulu filmlerden ayrıldığı nokta da buralarda bir yerde… Kurt sevebileceği kadar seviyor ama bir kurdun yapabileceğinden fazlasını yapamıyor… Kız da tam olarak bir insandan beklenecek kadar seviyor; bir insandan beklenecek kadar fedakarlık gösteriyor; dostluğu da bağlılığı da vefası da bir insandan beklenecek kadar oluyor… Kız insanlığını aşıp da, yedi kat gökleri delerek, dünyanın düzenini değiştiren bir kahraman olarak hikayedeki yerine dönmüyor. Masal başlarken “insan” idi masal biter iken de “insan” olarak kalmaya devam ediyor…

Filmden, kurdun nasıl insan gibi göründüğünü açıklaması bekleniyor tabii ki. Masalcı amca, yine masal dünyasını sarsmadan bilimsel/siyasi/askeri açıklamaları verip konuyu kapatıyor. Onunla birlikte biz de konuyu kapatıyoruz, çünkü masal için yeterli bu açıklamalar. “Seyirciyi aptal yerine koymuşunuz gene” diye sinirlenmiyoruz…

A_Werewolf_Boy-0028Masal ilerlerken kız oğlana “keşke konuşsan” minvalinden bir şeyler söylüyor. Aa-a diye şaşırıyoruz, çünkü biz filmi bitirdik neredeyse ama Süt’ün konuşmadığını hiç fark etmedik. Hani ilk başta demiştik ya “Böyle süt tipliden kurt mu olurmuş”. Olunca böyle oluyormuş, süt gibi kurt oluyormuş, uysal mı uysal, ağzı var dili yok… Ama bizim Süt’ün oyunculuğunu değerlendiremeyeceğim, çünkü hikayeden bu kadar etkilenmiş iken tarafsız olmam söz konusu olamaz  bence. Ama kötü oynasaydı gözüme batardı herhalde.

Sonradan sonradan, kötü adam yanına daha fazla kötü adam alarak geri döner köye… Herkes sinirlenip gerginleşir ama yine de kimse olacakların önüne geçemez ve ilk olarak kız ağlamaya başlar. Kız ağlayınca kurt da ağlar… Kız ağlar kurt ağlar da masalın takipçisi nasıl ağ-la-maz! Gözyaşlarımız sel oldu aktı demeyeceğim, ama bayağı bir hırpaladı bu insan bünyemizi… Bir de “Kacima!(3)” kelimesi geçer ki bu sahnelerin birin de, boza üstü leblebi misali tuz biber olur acımızın üstüne…

Kacima!

Güldük, hüzünlendik, yaralandık, ağladık ve masalı bitirdik, artık tamamdır; çocuklar uyuyabilir; yetişkinler biraz daha kalıp sohbet edecek;))

Filmden geriye kalan detaylar:

  • – Kötü adam filmden vakitlice ayrıldı, misyonunu tamamladıktan sonra tekrar takrar hortlayıp da bizi sinir etmedi. Teşekkürler senarist; zira sinirlenmeden film bitirebilmek şu aralar nadir rastlanan bir durum oldu.
  • –  Film, ağlatan bir film olsa bile “Bu filmi izledikten sonra normal hayatınıza geri dönebilmek için 3-5 komedi filmi izlemeniz gerekir!” tarzı bir film değil. Yıpratmıyor, usulca anlatıp usulca uzaklaşıyor…t
  • – Filmin fragmanını bilerek koymadım; bence filmin sürprizlerini kaçıran ve yanlış beklentiler içine sokan bir fragman. Film izlenmediyse uzak durulmasında fayda var.
  • – Filmde bir “47 yıl” olayı var. 47 yıl sonra “yüzdeki taş izi”nin hala taze durması da kurdun masallara layık saf aşkını/acısını anlatan çok güzel bir detaydı.
  • – Filmin ilk karelerinde gözüken turuncu kazak detayı, insanoğlunun sevgisinin-bağlılığının ölçüsünü göstermek adına bence güzel bir örnek. Bu kadar işte, “seni bana hatırlatacak bir eşya gerek”, yoksa hatırlamayacaktı heralde zira nankör karı:( (Çocuklar yatmıştı değil mi; sövdüm lan ben o karıya bayaaa baya, yaşlı maşlı dinlemedim sövdüm, yine yapsın yine söverim 47 yıl neyyy lağğn!)
  • – Zamanın, tüm insanları ve mekanları değiştirdiği halde, saf sevginin sahibi olan Süt’ün sevgisine de kendisine de dokunmadığını görmek de yine çok naif bir detaydı.
  • – Sevgiyi “başının okşanması”yla öğrenen Süt’ün kendisinin de, sevgisini, oyun arkadaşlarına o şekilde göstermesi;)
  • – Filmin sonunu sevmeyenler oldu. Ama sonu güzeldi bize. Olması gerektiği gibi olması, masalın masal olarak kalmasını sağladı. Hikaye, duygu sömüren aşk hikayelerine dönüşmedi, gerçek kaldı. 
  • – “Mutlu biten hikayeler henüz sonlanmamış olanlardır, mutlu son yoktur.” sözünü çok severim, çok doğrudur. Bu masalın sonu da işte tam da bu bakımdan başka bir şekilde olamazdı. Hani filmi sevince “hiç bitmesin”e kapılırsınız ya, burada öyle olmuyor çünkü herkesi iç rahatlığıyla ait olduklara yerlere yolluyorsunuz. Ama “Bu filmin ikincisi çekilecek.” tarzı bir yollama değil bu, hikaye devam ediyor ama ne olacağını sen biliyorsun artık…
  • – Fantastik/Masal tarzı sevmem diyenlere: Hikayenin işleniş tarzı sıkmıyor, bilinen konuya değişik bir yaklaşım var. Ön yargılarınızı 10 dakika bastırsanız  yeter, gerisini film halleder zaten. (Bu filme de 10 dakikadan sonra devam edemiyorsanız, tarzınızdan bundan sonra hiç şaşmayın derim, sağlammışsınız.) 
  • – Duygusal anlamda çeşitlilik boldu filmde, tek bir aşk konusunda takılıp kalmadı. Film ana dedi, kardeş dedi, arkadaş dedi, komşu dedi, evlat dedi, torun dedi, vefa dedi…

Benden geriye kalan detaylar:

  • – Bence artık böyle “kacima!”lar denmesin. Demesinler öyle! “Kacima”yı öyle diyemezsin oğluuuum, çok üzülüyoruz bak biz burada! “Don’t go” felan deyin, o etkilemiyor.
  • – Bu bizim Süt’ü oğlu yerine koyan bir anne vardı filmde. Anneyi çok sevdik de, pek bir patakladı be oğlanı. Tamam sevdiğinden pataklıyor ammaaa içimiz kıyıldı gene de. O “Yaban”  be teyzem, ne bilsin dur hele…ana
  • – Filmde bir “kardan adam” olayı var. O masal bu masalla çok örtüşüyor, çok sevdim. Lakin; be vicdansız be insafsız, kardan adam yapıp da öyle gideydin, zira ne tutan vardı ne de kovalayan…
  • – Gerçek hayatta kurdu kuzuyu aşka getiremiyor olmamız hep “bekle beni, mutlaka geleceğim” mesajı veremiyor olmamızdan kaynaklanıyor. Hep ondan bak, kesin! Öyle bir mesaj verebilsek tarım sektörü de canlanırdı, aya da çıkardık. Dediydi dersiniz:) 
  • – Filmin bir yerlerinden alt mesaj olarak “yeterince beklersen/sabredersen aradığın kişi karşına çıkar, senin hazır olman önemli” mesajları esiyor. Benden üst mesaj: Ya bırak bu işleri ya! İnsan için olmaz o dediğin! Hem zaten 47 yıl olayına sinirden kudurmadığıma bakma sen, sonuçta en basitinden ölmüş olabilirdi ya hu! Ya ölseydi! Konuyla ilgili daha fazla açık vermemek için susuyorum yoksa daha da atarlanırdım ama neyse…
  • – Filmin gişesi Kore’de başarılı olmuş. Bir şey diyeceğim, dizisini yapsanıza.  Devam niteliğinde değil de, aynı hikayenin en baştan suyunu çıkarmak şeklinde. Yapmadığınız şey değil zaten kardişim, alışıksınız, sektörünüz böyle örneklerle dolu… (Eğer gaza gelip yaparsanız başrole SÜTü isterük haa, böyle biline!)
  • – Biz vefalı insanlarız vesselam; madem Süt’ün filmini beğendik, bundan sonraki adres Süt’ün son dizisi olan ve halihazırda övgüsünü hep duyduğumuz “Nice Guy” olacaktır. 😉 

Film bittiği zaman isteseniz de istemeseniz de öğrenmiş olacağınız üç kelime: kidariseyo, bogo, kacima.

Filmi bir de biz görelim ama uğraştırma bizi diyorsanız, en kısa yol: http://yeppudaa.com/showthread.php?t=48256

(1): Süt diye bahsedilen kişi Song Joong-Ki’dir. Adı bizim dilimize zor geldiğinden dolayı, yüzüne bakınca aklımıza “süt” kavramından başka bir şey gelmediğinden dolayı ve bütün bunların üstüne, kendi ülkesinde bir süt markasının reklamında oynadığını görmemizden dolayı ismi aramızda Süt olarak kaldı. Muhtemelen yaşı başı süt demeye uygun değildir, ama geçmiş olsun, biz onu artık süt olarak biliyoruz. (Süt lakabı benim tarafımdan verilmedi, üstüme almış gibi olmayayım, ilk kimden çıktı bilmiyorum, ama güzel lakap)

(2): Kim Ji Woon & Kim Jin Hee & Lee Hye Kyung’ dan alıntı.

(3): Kacima: Tabii ki de yanlış yazıyorumdur. Okunduğu gibi bile yazamıyorumdur. Duyduğum gibi yazıyorum:) Korece “gitme” demek.

4 Yorum

Filed under Filmler yola çıktı geliyor..., Genel